İstanbul Aile Danışmanlık Merkezi
Randevu : 0533 373 81 23

  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/psikolojikdanismanlar
  • https://www.twitter.com/pedagoglar
Bireysel Terapi
Depresyon, Stres, Sosyal Fobiler ve korkular, Panik Atak, Takıntı Bozuklukları, Travma, Öfke Kontrolü, Sınav Kaygısı, Yeme bozuklukları, Uyku bozuklukları gibi.
Evlilik Terapisi
Evlilik Eğitimi, Fölrt Dönemi, Eş Seçimi, Nişanlılık Dönemi, Karakter Testi, Gebelik Dönemi Problemleri gibi konularda profesyonel eğitim alabilirsiniz.
İlişki Koçu
Evlilik sorunları, Aile içi problem çözme, Kıskançlık, Eşler arası uyum sorunları, Eşler arası cinsel problemler, Aldatma, Boşanma ve boşanma sonrası gibi konularda profesyonel yardım alabilirsiniz.
Aile Terapisi
Evlilik sorunları, Anne-Baba tutumları, Aile içi problem çözme, Kıskançlık, Eşler arası uyum sorunları, Eşler arası cinsel problemler, Aldatma, Boşanma ve boşanma sonrası gibi konularda profesyonel yardım alabilirsiniz.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam116
Toplam Ziyaret144743
Köşe Yazıları
Aile ve Çift Danışmanı Psikolog Atakan Şahin 05057675885
- Mutlu Evliliğin Sırları Nelerdir -

Assoc Prof Dr Ekrem Çulfa 0532 158 58 85
ÖZSEVGİ & KARI-KOCA SEVGİSİ

Bireysel Aile Psikolog Fulya Beyribey +90 (546) 932 46 24
ÇOCUK VE ERGENLERDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

Dr. Mehmet A. Eroğlu Yaşam-Eğitim Koçu 0544 7243650
İkigai

evlilik cinsel terapist nesrin örek 05057675885
Cinsel isteksizlik nasıl ele alınmalı ve tedavi edilmelir?

Filiz Gülgör
HER ÜZÜNTÜ DEPRESYON DEĞİLDİR

istanbul Aile Evlilik Çift Danismanı 0532 158 35 55
Aldatmada öncelikle esas suçluyu bulmak oldukça önemli

İSTANBUL YAŞAM KOÇU YÜKSEL KÖKSAL05354336620
Teknoloji Bağımlılığı Nedir? Zararları ve Nasıl Önlenir?

Kişisel gelişim testleri 0505 767 5885
- Başkalarıyla Yaşayabilme Testi -

Psikolog Barış Yılmaz
- ANLAŞILMAK İSTEYEN KADIN NE YAPMALI –

Psikolog Buse Yeğin
YEME BOZUKLUĞU NEDİR?

Psikolog Pedagog Aile ve Çift terapisi
Dr. Psk. Aile Evlilik Çift Danışmanı Ekrem ÇULFA hakkında yazılan yorum, tavsiye, öneri ve faydalar

Psikolog Sinem Sayışman 05333738123
METROPOLİTAN OKUL OLGUNLUK TESTİ

Sevda Diyarı Şiir Terapisi
Çocuk olmak ne güzeldi ….

Sosyolog Merve Ege tel 0505 767 5885
İntihar

Uzman Klinik Psikolog Şakir ERNAS 05057675885
Kendi Varlığını Duyurma Haykırışı: Saldırganlık ve Kızgınlık

uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
Antisosyal Kişilik Bozukluğu

Yaşam koçu ve psikolog ayşimçulfa
Ebeveynler Çocuklarının Karne Notları İle ilgili Nasıl Bir Tutum İçinde Olmalılar?

AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Site Haritası
Takvim
Aidat Borcu Sorgulama

Bize 0533 373 81 23 ten ulaşabilirsiniz Aramanızı tavsiye ediyorum. 

İstanbul'un 39 ilçesi hakkında öğrenmek istediğinzi her şey burada: Adalar, Arnavutköy, Ataşehir, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Başakşehir, Bayrampaşa, Beşiktaş, Beylikdüzü, Beyoğlu, Büyükçekmece, Beykoz, Çatalca, Çekmeköy, Esenler, Esenyurt, Eyüp, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kadıköy, Kağıthane, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik, Sancaktepe, Sarıyer, Silivri, Sultanbeyli, Sultangazi, Şile, Şişli, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar, Zeytinburnu Aile Evlilik Çift Terapisti Danışmanı Psikoloğu Pedagogu burada var.

www.istanbulailedanismamerkezi.net

uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
sabihaisik@outlook.com
İçsel çatışma nedir? Ego (ben) çatışmalarımızla nasıl denge kurabilir?
11/01/2022

İçsel çatışma nedir? Ego (ben) çatışmalarımızla nasıl denge kurabilir?

Çatışmaların varlığı insanın nevrotik olduğunu göstermez. İstek, ilgi ve fikirlerimiz hayatın bir noktasında çevremizdekilerin istek, ilgi ve fikirleri ile çatışacaktır. Ayrıca çevremizdekilerle aramızda bu tür uyuşmazlıkların olması ne kadar doğalsa, içimizdeki bir takım çatışmalar yaşamamız da o kadar doğaldır. Bir hayvanın hareketlerini belirleyen büyük ölçüde güdüleridir. Çiftleşmesi, yavrusuna ilgi göstermesi, besin araması, tehlike karşısında savunmaya geçmesi az ya da çok önceden belirlenmiş ve kendi özgür iradesinin dışındadır. İnsan ise bundan farklı olarak kendisi için bir ayrıcalık olduğu ölçüde bir yük bir sorumluluk da olan seçim yapabilme ve karar alma kapasitesine sahiptir. Bizi başka yönlere savuran arzular arasında seçim yapmak zorunda kalabiliriz. Sözgelimi hem yalnız kalmayı hem bir arkadaşın yanında olmayı isteyebiliriz. Tıp okumak ama aynı zamanda müzik eğitimi almak isteyebiliriz. Veya isteklerimizle yükümlülüklerimiz birbiri ile çatışabilir. Başı dertte olan biri bizim ilgi ve sevgimize ihtiyaç duyarken sevgilimizle olmayı isteyebiliriz. Bir yandan diğerleri ile uyumlu olmayı arzularken öte yandan karşıt fikirler dile getirmemiz gerektiğine inanabiliriz. Kısacası iki değer sistemi arasında çatışma yaşayabiliriz. Mesela savaş sırasında tehlikeli bir işi kabul etmemiz gerektiğine inanırken öte yandan da kendimizi ailemize karşı sorumlu hissedebiliriz. Bu tür çatışmaların biçimi, yoğunluğu ve çapı büyük ölçüde içinde yaşadığımız medeniyet tarafından belirlenmiştir. Eğer söz konusu medeniyet istikrarlı ve gelenekler de yerleşikse kişinin seçim şansı sınırlı ve dolayısı ile ortaya çıkabilecek muhtemel çatışmalar da kısıtlı olacaktır. Yine de bu durumda bile çatışmanın olmadığını söyleyemeyiz. Bir konuda gösterdiğimiz bağlılık diğeri ile çatışabilir ya da kişisel arzular grubunun yükümlülüklerine ters düşebilir. Ama eğer içinde yaşadığınız medeniyet aynı çelişkili değerlerin ve farklı yaşam biçimlerinin bir arada durduğu hızlı bir geçiş evresindeyse o zaman verilmesi gereken kararların hem sayısı artacak hem de bu kararları vermek güçleşecektir. Bu durumda kişi toplumun beklentilerine uyabilir ya da muhalif olmayı seçebilir. Başarıya tapınabilir ya da onu küçümseyebilir. Çocukların katı bir disiplin ile yetiştirilmeleri gerektiğine inanabilir ya da fazla müdahale etmeden büyümelerini hoş görebilir. Kadın ve erkek için ayrı ahlaki standartlar olduğuna inanabilir ya da ikisi için de aynı ölçütün uygulanması gerektiğini savunabilir. Cinselliği mahrem bir ilişki gibi görebilir ya da onu tüm duygusal bağlarından koparabilir. Bu liste böyle sürüp gidebilir. Kuşkusuz içinde yaşadığımız toplumda insanlar bu tür seçimleri çok sık yapmak zorunda kalıyor. Dolayısı ile bu konularda çatışmaların oldukça yaygın olmasını bekliyoruz. Ne var ki şaşırtıcı olan şu, çoğu insan bu çatışmaların bilincinde dahi olmadığından hali ile net bir karar vermeleri bunların çözümlenmeleri için yeterli olmuyor. Bu kişiler çoğunlukla kendilerini hayatın akışına bırakıp rastgele sürükleniyor. Nerde durduklarını bilmiyor. Bilinçsizce ödünler veriyor ve farkında bile olmadan kendileri ile çelişiyorlar. Burada kastettiğim ne ortalama ne ideal yalnızca nevrotik olmayan sıradan insandır. Öyleyse kişinin bu çelişkilerinin bilincinde bir seçim yapabilmesi için bazı ön koşullar gerekir. Bunlar dört tanedir. Neyi istediğimizi hatta daha da fazlası ne hissettiğimizin farkında olmalıyız. Birini gerçekten seviyor muyuz yoksa yalnızca öyle olması gerektiği için sevdiğimizi mi sanıyoruz? Annemizi ya da babamızı kaybetsek gerçekten üzülür müyüz yoksa sadece üzülmüş gibi mi yaparız? Doktorluğu ya da avukatlığı gerçekten istiyor muyuz yoksa bunları yalnızca saygın ve kazançlı meslekler oldukları için mi cazip buluyoruz? Çocuklarımızın bağımsız ve mutlu olmalarını sahiden istiyor muyuz yoksa bu sadece lafta mı geçerli? Birçoğumuz için böylesi basit soruları cevaplandırmak güçtür. Çünkü gerçekte ne istediğimizi ya da ne hissettiğimizi bilmeyiz.

Sigmund Freud ve psikoanalitik kişilik kuramında geçen İd, Ego, Süperego kavramları bize insanların neden böyle davrandığını açıklıyor. İnsanın içinde yaşadığı güç, arzu, kontrol ve özgürlük savaşını anlatan kişidir. Kişiliklerimiz de bu çatışan karakterlerin bir ürünü. Zihnimizde dönen bir oyun gibi. Biz de bu çatışan zihinsel kuvvetlerin ve yapıların bir ürünüyüz aslında. Freud’a göre biz zihnimizde arzular ve bilinç arasında yaşanan bir dramın aktörleriyiz. Bu dramda ise üç tane ana karakter var: İd, Ego, Süperego. Önce en temel en primitif, en ilkel olan ile “İd” ile başlamak gerekirse; şunu düşünün, hepimiz o anda tatmin edilmesi gereken bir dürtü, bir arzu, bir isteğin etkisine girmişizdir. Çok beğendiğimiz o araba, o ev veya etkilendiğimiz o kişi. O anda, ama tam da o anda bizim olsun istemişizdir. Değil mi? İşte Freud’a göre bu önlenemez arzular zihnimizin derinlerine işlemiş, kişiliğimizin İd adı verilen bölümünden geliyor. İçgüdüsel ve bilinçdışı şekilde çalışan bu mekanizma tüm ihtiyaçlarımızı ve arzularımızı karşılayarak ertelemeden tatmin olmamız için bizi tetikler. Sosyal yasaklar, ahlaki normlar, gerçek yaşam, mantıklı düşünmeden bağımsız bir şekilde. Hiçbir şey düşünmeden. İstisnasız herkesin içinde taşıdığı en ilkel yapıtaşlarından biri. Kendinizi, çevrenizdekileri düşünün. En sakin, en mantıklı, en ayakları yere basan kişiyi mesela. Hiç aklınıza gelmeyecek insanların da, evet, içlerinde bu arzu yanardağı mevcut. Çizgi filmlerde karakterlerin omuzlarında melek ve şeytan tasvir edilir ya işte İd o şeytan. Veya alışveriş merkezlerinde istediği oyuncak alınmadığı için kendini yerlere atan o çocuk var ya? İd’in etkisi altında bir birey görüyorsunuz o anda. Çok da ayıplamayın. Freud’a göre bu istekleri tetikleyen de “libido” adını verdiği bir olgu. Bildiğimiz anlamı dışında burada daha geniş bir tanım yapıyor Freud. Tüm içgüdüler ve hayatta kalma içgüdüsünün kolektif bir enerjisi olarak tanımlıyor libidoyu. Ve hepimiz doğduğumuzda bu İd ile doğuyoruz. Kodlarımıza işlenmiştir. Ne olursa olsun yetiştiğiniz kültür, çevre, sosyal veya ahlaki normlar, kurallar ona dokunamaz. Fakat bu noktada bir şey olur. Yani elbette herkes istediği her şeyi, istediği zaman, istediği yerde elde etmek ister. Bu mükemmel olurdu. Fakat bu mümkün mü? Değil. Suçlusu kim? Kişisel dramımızdaki ikinci karakterimiz Ego. Bu karakterin en temel görevi ise çok güçlü arzularla beslenen İd ile dış dünya ya da gerçeklik dediğimiz olgu arasındaki dengeyi korumaktır. Yani şöyle diyebilir miyiz? Ego olmasaydı her istediğimizi elde edebilir miydik? Ego’yu boş verelim o zaman. Aslında öyle değil. Ego her ne kadar İd ile çatışma halinde görünse de aslında İd’i bir şekilde mutlu etmeyi de bilir. Yani şöyle düşünün. İd bir futbolcu olsun. Elbette bu futbolcu ne bileyim Barselona’da yüz milyonlarca dolarlık bir sözleşme yapmak istiyor olabilir. Ego ise bu futbolcunun menajeri durumunda. Arkadaşa şimdilik bu hedefini biraz küçültüp daha küçük bir takımla yetinmesi, yoksa hepten işsiz kalacağını hatırlatır. Daha planlı olmasını, daha uzun vadeli düşünmesi gerektiğini. Yani o çok güçlü duyguyu dönüştürerek daha gerçekçi ve işe yarar planlara dönüştürmemizi sağlayan bir aracıdır Ego. İşi zor yani egonun. Yerinde durmayan, içgüdülerinin esiri birini sürekli sakinleştirmeye çalışır. Bu da yetmiyormuş gibi bir de onun başında da bir bela vardır. Sürekli onu izleyen, işini doğru yaptığından emin olan bir denetçi güç. Hikayemize çok sonradan katılan ama ipleri eline alan güçlü bir karakter. Süperego. Her şeyi yargılayan ve düzeni sağlamaya çalışan yargıç. Ego İd ile görüşme halindeyken ve gelecek “krizleri” ve “bana ne, ben bunu istiyorum” çığlıklarını önlemeye çalışırken süperego sert bakışları ile egonun işini iyi yaptığına emin olmaya çalışır. Güçlü olmasını, etkili olmasını, daha iyi olmasını ister. Vicdan da diyebiliriz aslında süperego’ya. Çok sonradan genellikle ilk olarak anne-babanın sözleri, verdiği cezalar veya övgüleri ile gelişir ve daha sonra daha geniş anlamda sosyal normlar ve ahlak kuralları ile şekillenir. Büyüdükçe bu yazılı olmayan standartları içselleştitiriz. Yalan söylediğimizde kötü hissediyorsak veya vergi kaçırdığımızda hakkını yediğimiz insanları düşünmemiz bundan kaynaklanır. Her zaman bu kadar pozitif çıkarımları da olmayabilir. Aslında İd açısından doğru, Ego’nun da onayladığı, bizim için mantıklı olan bir şeyi de Süperego önleyebilir. Ki bu noktada suçluları da düşünebiliriz. Ted Bundy gibi serii katiller mesela bu suçları nasıl işliyorlar? Süperego’ları mı yoktu? Suçlu hissetmiyorlar mıydı? Uygun bir süperego geliştirmelerini sağlayacak bir çevrede mi büyümemişlerdi? Yoksa daha derinlerde yatan bir sorun mu söz konusuydu? Orasını da ayrıca konuşacağız. Ancak toplamak gerekirse emniyet şeridine hiç düşünmeden kendini atan Ahmet’in Ego veya Süperegosu olmayan, istediği oyuncak alımayınca kendini yere atan çocuktan bir farkı olmadığını, İd’inin etkisinde olan, ilkel biri olduğunu, arkadaşına vurmak isteyen Sercan’ın Ego’su sayesinde içgüdüsünü daha fazla çalışmaya yönlendirmesini ve kendi geleceğini düşünmesini, yakalanmayacağını bile bile kopya çekmeyen Ayşe’nin sağlıklı bir Süperego geliştirdiğini bu olayları örnek alarak söyleyebiliriz. Yani çok karmaşık bir iç dünyaya sahip olsak da birçok konuda neden öyle davrandığımızı açıklayan olgular bunlar ve bunları öğrendiğimizde kendi muhasebemizi yaparak, hiçbirini yok saymadan dikkatli bir denge kurabiliriz. Bu sayede hem mantıklı, hem arzularını yok saymadan, hem de mutlu bir yaşam sürebiliriz.



236 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Antisosyal Kişilik Bozukluğu - 28/06/2022
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu - 24/06/2022
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi - 21/06/2022
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer; 1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi - 17/06/2022
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onla
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı - 14/06/2022
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında
Otizm nedir? - 10/06/2022
Otistik çocukları üç konuda sıkıntı yaşarlar; sözel iletişim, duygusal ve sosyal alan, davranışsal konular. Çocuğunuzda bunlardan tamamı olmasa da bir kısmını gözlemliyorsanız bir uzmana başvurmanız çok önemlidir. Otizm’de erken teşhis ve doğru yön
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır? - 07/06/2022
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim. Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi - 03/06/2022
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek - 31/05/2022
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması g
 Devamı